25 Ekim 2011 Salı

HAYAT...


Hiç büyümedim hiç büyüyemedim 5 yaşında çoçuk alınganlığını saflığını hiç yitirmedim ne mi kazandırdı
hiçççç.... evren ilk oluşumundan bu yana baya değişiklikler gösteriyor insan oğlu hiç durmadan
oradan oraya zıplayan saçma bir top gibi gün geliyor havası sönüyor ve ölüyor...
Her zaman ki alınganlığım yine bünyemde güzel bir yer buldu kendine öyle bir oturdu ki bu sefer
beynim dönüyor ama parmaklarım yazmazsa onlarda duracakmış gibi parmaklarım durmamalı
sadece yazarken kendi olabilenlerdenim kalemle olan aşkım sayfalarla sevişmişliğim çok
kitaplar içimdekileri yazıya dökmemdeki en büyük aracı yine o lanetli gecelerden
burnumda kocaman bir tampon bıktım kan görmekten artık dayanamıyorum...Bitsin istediğim
kara geceler içinden çıkamadığım yüreğimi daraltan sıkıntılar tam gögsümün üzerinde benimle
beraber yine sabahları bekliyor yorgunluğu tüm bedenimde hissediyorum sanki biri omuzlarımdan
bastırdıkça bastırıyor nefesine ihtiyacım var dediklerim var özlediklerim var bir avuç çakıl taşının
üstüne tüm sıkıntıları koyup denize atasım var...
cennet-cehennem ikiside burada ikisini de burada yaşıyoruz kendi benliklerimizde soğuk kanlı
olup dimdik durmamız kereken içinden çıkılmaz daralası vakitler midem bulanıyor...
yazmayı bırak ayakta duramıyorum ama olsun son yazımda olsa yazacağım hergün uyandığıma
güneşi gördüğüme memnun oluyorum o aksi insanlar gibi çoğu zaman bizi terk ediyor üşüyoruz
ya işte o zaman korkuyorum üşümek istemiyorum damla damla kanım çekiliyor hayat ince ince dokuyor
bedenime hastalığı ben kaçtıkça kovalıyor ve mutlaka bir karanlık köşe buluyor,tam herşey yolunda derken
yine birşey çıkıyor sadece sağ elimle yazıyorum sol elim yok gibi kalbimin kan pomplamayı
unuttuğu zamanlar yaşadım mı bu gibi anları, çokkk hiç bir şey dışarıdan göründüğü gibi değil...
Yüzüme bakan aa ne hayat dolu desede yüzümdeki tebessümde çok şeyin gizli olduğunu anlayan yok
hüzünlerimi sevinçlerimi birbirine düğüm yaptım açamıyorum düğümden kaçıyor herkes
kimse bir el atıp açmıyor karmaşıklığı sevmez insanlar ama yaratırlar.Tanrının verdiği beyinle kendi kaderimizi kendimiz çiziyoruz veda etmeyi beceremedim düğümleri çözemedim halbuki kendim düğümledim sözlerim
onlarda kayıp konuşuyorum sadece kendim duyar gibi eski bir siyah beyaz televizyonda akan
ekrandaki o siyah çizgiyim ben şimdi kalbimin tam üstünde bir tuhaf yanma hissediyorum
her son bir başlangıç mı bilmiyorum ancak o sonu yaşadığımda görüp tanıyacağım onu...
Hoşçakal hayat dediğim olacak her insan gibi ama sanki biraz daha erken aşkı içime tam çekemeden
yarım bıraktıklarımla içime yazdıklarım yazıya dökemediklerimle hüzünlerim karmaşıklığım
darma dağınık halde İlaçlar sizi sevmiyorum hiç sevmedim.....
                                                                                               BURCU...

1 yorum:

  1. çağımızın dostoyevski si yetişiyor, herkes ayağa kalksın ve beklesin...

    YanıtlaSil