29 Ekim 2011 Cumartesi

Dürüst müsünüz?


Aynaya baktığınız da ne gördüğünüzü düşündünüz mü hiç?Sadece yüzünüz mü?Ruhunuz kişiliğiniz
yansır mı ona?Sadece 15 dakika belki yarım saat ne kadar isterseniz,kendinize bile söylemekten
kaçındığınız şeyleri söylemeyi deneyin kısa bir zaman da olsa kendiniz olun..
İnanın aynadaki kişi değilsiniz içinizde gizli çok şey var dışarıya başka kendize yabancı..
Peki bu durumda nasıl dürüst olacağız kim tam anlamıyla ben dürüstüm diye bilir.
Bu terim çok mu uzak kaldı artık bize belki dokuna bilecek kadar yakın belki güneş
kadar uzak bilinmezlik ne acı..Kime güvene bileceğimizi şaşırdığımız şu günlerde kendimize ne kadar güveniyoruz.Fark ettiniz mi birini sevdiğiniz de ne kadar ben önemliyim deseniz de bu da
kendinize söylediğiniz en büyük yalan çünkü biliyorsunuz hiç bir zaman aklınızda biri varken siz birinci
sırada olamazsınız peki şu durumda bile kendimize dürüst değilsek karşımızdakine ne verebiliriz
sevgimi yeterli mi.....?????Güvenin olmadığı yerde sevgiyi ne kadar yeşil tutabilirsiniz...
Sevgi çiçektir güven su,su olmadan çiçek yaşamaz imkansız yıldızları toplamak kadar imkansız...
Peki imkansızları gerçekleştire bilmekte insanlığa mahsus değil mi?Peygamber de bir insan Tanrının seçtiği,!demek ki imkansız yok!sadece kendimize olan inancımızı güçlendirmek var.
Çevreme bakıyorum izliyorum insanları bazen,sessiz sanki orada değilmiş gibi izliyorum beynime not ediyorum gördüklerimi hayatı ticari müzikle kaynaştırıp gece klüplerine son model arabayla gidenler
menfaati için herşeyini feda etmeye hazır bir kitle kendi kültürel tarihinden habersiz hatta yaşamdan habersiz amaçsız insanlar! neyi yaşıyorlar boşluğu mu?Herşey mi değişir zamanla....
Düşünün Bir Deniz Gezmişi vatanı için ölümü göze alan gençleri İdam edilirken bile özgürlük diye bağıran
ideolojileri düşünceleri olan bunlar uğruna savaşan canından vazgeçmiş nesli...
Günümüzde ne için toprağa verdiğimizi bile bilmediğimiz gencecik şehitleri...neden öldü neden
ölüyor peki bu kadar insan
Nerde yaşıyoruz bu kirlettiğimiz değişen dünya bizim mi İnsan oğlu bu kadar mı değişiyor bu kadar mı
karmaşıklaşıyor...
En son hangi kitabı okudunuz,peki gerçek müziği ruhunuza çektiniz mi?
Yarım yaşayanlarımız çok bu kadar yarımların içinde dürüstlüğü kaybettiğimiz yeri bulabilecekmiyiz
deneyin denemelisiniz bunu kendinize soluduğunuz havaya Evrene borçlusunuz deneyin dürüst olun
kendinizi geliştirmeden olmayacağını da bilin okuyun dinleyin bir şeyler yapın artık bir şeyler yapın...
                                                                                                                           BURCU....

25 Ekim 2011 Salı

HAYAT...


Hiç büyümedim hiç büyüyemedim 5 yaşında çoçuk alınganlığını saflığını hiç yitirmedim ne mi kazandırdı
hiçççç.... evren ilk oluşumundan bu yana baya değişiklikler gösteriyor insan oğlu hiç durmadan
oradan oraya zıplayan saçma bir top gibi gün geliyor havası sönüyor ve ölüyor...
Her zaman ki alınganlığım yine bünyemde güzel bir yer buldu kendine öyle bir oturdu ki bu sefer
beynim dönüyor ama parmaklarım yazmazsa onlarda duracakmış gibi parmaklarım durmamalı
sadece yazarken kendi olabilenlerdenim kalemle olan aşkım sayfalarla sevişmişliğim çok
kitaplar içimdekileri yazıya dökmemdeki en büyük aracı yine o lanetli gecelerden
burnumda kocaman bir tampon bıktım kan görmekten artık dayanamıyorum...Bitsin istediğim
kara geceler içinden çıkamadığım yüreğimi daraltan sıkıntılar tam gögsümün üzerinde benimle
beraber yine sabahları bekliyor yorgunluğu tüm bedenimde hissediyorum sanki biri omuzlarımdan
bastırdıkça bastırıyor nefesine ihtiyacım var dediklerim var özlediklerim var bir avuç çakıl taşının
üstüne tüm sıkıntıları koyup denize atasım var...
cennet-cehennem ikiside burada ikisini de burada yaşıyoruz kendi benliklerimizde soğuk kanlı
olup dimdik durmamız kereken içinden çıkılmaz daralası vakitler midem bulanıyor...
yazmayı bırak ayakta duramıyorum ama olsun son yazımda olsa yazacağım hergün uyandığıma
güneşi gördüğüme memnun oluyorum o aksi insanlar gibi çoğu zaman bizi terk ediyor üşüyoruz
ya işte o zaman korkuyorum üşümek istemiyorum damla damla kanım çekiliyor hayat ince ince dokuyor
bedenime hastalığı ben kaçtıkça kovalıyor ve mutlaka bir karanlık köşe buluyor,tam herşey yolunda derken
yine birşey çıkıyor sadece sağ elimle yazıyorum sol elim yok gibi kalbimin kan pomplamayı
unuttuğu zamanlar yaşadım mı bu gibi anları, çokkk hiç bir şey dışarıdan göründüğü gibi değil...
Yüzüme bakan aa ne hayat dolu desede yüzümdeki tebessümde çok şeyin gizli olduğunu anlayan yok
hüzünlerimi sevinçlerimi birbirine düğüm yaptım açamıyorum düğümden kaçıyor herkes
kimse bir el atıp açmıyor karmaşıklığı sevmez insanlar ama yaratırlar.Tanrının verdiği beyinle kendi kaderimizi kendimiz çiziyoruz veda etmeyi beceremedim düğümleri çözemedim halbuki kendim düğümledim sözlerim
onlarda kayıp konuşuyorum sadece kendim duyar gibi eski bir siyah beyaz televizyonda akan
ekrandaki o siyah çizgiyim ben şimdi kalbimin tam üstünde bir tuhaf yanma hissediyorum
her son bir başlangıç mı bilmiyorum ancak o sonu yaşadığımda görüp tanıyacağım onu...
Hoşçakal hayat dediğim olacak her insan gibi ama sanki biraz daha erken aşkı içime tam çekemeden
yarım bıraktıklarımla içime yazdıklarım yazıya dökemediklerimle hüzünlerim karmaşıklığım
darma dağınık halde İlaçlar sizi sevmiyorum hiç sevmedim.....
                                                                                               BURCU...

8 Ekim 2011 Cumartesi

Günlük tadında Hikaye...

Gökten boşalırcasına yağmur yağıyor,göz yaşlarım içine karışmış yine bekliyorum geleceği günü
vedalaştığımız gün hiç gitmiyor aklımdan kimse dolduramıyor yerini özlemlerime hüznüm
karışıyor...O ilk gün nasıl da mahçup tanışmıştık gözlerimizin içine bakamadan sohpet etmeye çabaladık
ben elimdeki su bardağının titremesini durdurmaya çalıştım heyecanımı fark edip elimi tuttu
bu kadar heycanlanmana gerek yok dedi beni sakinleştirmek için çocuk gözleriyle kirpikleri
güldügünde kaşlarına değiyordu gözleri ile gülüyodu hep o...çok uzun bakamadım ki yüzüne
içim ürperirdi ona baktığımda sonra masamızda ki o minik böreklerden ikram etti bana küçücük şeyi
ikiye zor kestim ilk lokmadan sonrası gitmedi geçmedi boğazımdan soruları cevapsız kaldı çogu zaman
heyecandan dilimde kenetlenmişti herşeyi unuttum en sevdiğin yemek ne diye sorsa ona bile
cevap veremeyecektim biliyorum.yemek yediğimiz yer çok güzeldi sanki denizi çok sevdiğimi
biliyormuş gibi denizin içinde bir yere götürmüştü beni ufukla denizin birleştiği çizgiyi görüyordum
masamızdan kalkıp deniz kenarına gittik dizlerim titriyordu fark edip gülümsedi sürekli boğazım
kuruyordu elimde ki su bardağını elimden bırakamadım o aldı kenara koydu gözlerime baktı yine
gördüm o çocuğu gözlerinde elimi tuttu ve öptü ilk kez bir erkek elimi öpmüştü ilk aşık olduğum
son aşık olduğum adamdı o içimden birşeylerin koptuğunu hissettim o da fark etti zaten.Hiç bitmesin istedim hep o anda kalalım mümkün mü zamanı durdurmak...Ayrılık zamanı 
geldi en kısa zaman da görüşüceğiz dedi sevgiyle kal... öyle yaptım...
İkinci buluşmamızda daha gergindim daha heyecanlı sanki birşeyler yolunda gitmeyecekmiş gibi tedirgindim
ama çok daha güzeldi bu sefer onu biraz daha tanıdım haklıydım onun içinde hiç büyütemediği 
bir çocuk vardı ondan bahseder gibi bahsetti bana uzun uzun konuştuk güzel cümleler, yine dilim tutulmuştu benim en sevdiğim
şarkının adını sordu unuttum gülerek tınılarından hatırladık hiç bırakmadı elimi o kadar güzel
elleri vardı ki...yanında saatleri dakikaları hiç hesap edemiyordum,bolca sarıldım ona o gün hep seni seviyorum dedim o da hep gülümsedi ben mutluydum karşılık beklemedim gözleri veriyordu cevabını..yine ayrılık vakti gelmişti
işte o sevimsiz vakitler sarıldık arıyacağım mutlaka,(uzakta oturuyorduk birbirmize),görüşeceğiz
dedi hiç konuşmasını sevmezsin ki sen aramayacaksın ama ben hep bekleyeceğim dedim
içimden...gitmemi bekliyordu yüzüme baktı ayrılamadım bir
süre ayaklarım kilitlendi sabitlediler beni olduğum yere gidemiyordum son olduğunu biliyor
gibi gidemiyordum hoşçakal sevgiyle kal dedi yine...
O ayrıldığımız günden beri ben sevgiyle kaldım doldurulmaz bir boşlukla,çok sevdim onu tek bir
sözü ile mutlu olacak kadar o bana evrenin bir hediyesiydi ama kısa süren ardında mis
gibi toprak kokusu bırakan nisan yağmurları tadında...var oluşlarda yok olmak yokluğunda var olmak
kendini yeniden yarata bilme çabası beklenti özlem karmaşa hepsi mevcuttu işte
istesemde gitmiyordu artık..biliyorum ölene dek benimle yaşayacak benim sevgim hiç bitmeden
her seferinde yeniden var edecek onu bende.Bende onda olsaydımlarımda olacak ama olsun o bunu
yaşamaya değecek kadar özel kalacak...
Sevgiyle kaldım gülen gözlü çocuk sevgiler içinde sensiz ama seninle... BURCU...

2 Ekim 2011 Pazar

FAZIL SAY...

Bu akşam o büyülü akşamlardan biriydi..Bunu anlatmak tarif etmek o kadar zor ki notaların her tınısında başka bir benle karşılaşmak her defasında başka sen olmak...ruhun özgürleşmesi devleşmesi ruhun gıdası olan o güzel müziği tüm bedeninizde hissetmek yeniden var olmak.Çok güzel bir konser izledim,nefes almadan,insani,öksürenler,hapşıranlar olur ya ben şaşırıyorum onlara o an sanki ben bedenime yukarıdan bakıyorum onlar hayatta gibi istemsiz şaşmaca...Harikalardayım yine müziğin dayanılmaz havasını birkez daha içime çektim cennet cehennem varmı yok mu nereye gidiyoruz bilemiyorum fakat ikisinin de bu dünyada olduğuna inanıyorum.
Cenneti ben yaşadım bu gece bir kez daha,önümden bazen çoşmuş bir nehir aktı bazen kuş seslerini duydum denizin hafif dalgası huzur verdi rüzgarın serinliği yüzümde... kısacası evrenin tüm güzellikleri benimleydi.Konser boyunca her nota ile derinleşmek başka bir boyut kazanmak... bittiğinde ki his...Bende üç gün falan sürüyor etkisi ruhumun bedenimi tekrar bulması bitkisel hayatta gibi oluyorum uyanıyorum bakıyorum herşey öyle farklı geliyor ki,dünya kişiler algılarım değişiyor farkında olmadığım şeyleri fark eder oluyorum ayrıntılar ilişiyor gözüme,her seferinde yeni bir öğreti.Evet bunların hepsini müzik yapıyor bana çünkü evrendeki tek gerçek olduğuna inanıyorum evrimleşme sürecinden buyana seslere tepki vermez miyiz? Gelişme, olgunlaşma ve öğrenme etkileşimlerinin bir ürünüdür müzik.Gelişim ise süreçtir. Olgunlaşma ve öğrenme olmadan gelişim sağlanamaz.İşte gerçek müzik te sesin devinim kazanmış halidir insanın ruhuna inip arkasından sürükleyip size yeni bir dünyanın kapılarını açabilen.Hipnoz gibi silmek istediklerinizi silen yaşamışlakları çoğaltan her ruhta ayrı başkalık yaratan.Müzik çocukluktan itibaren bilimsel olarak kazandırılmalı ve onların duygularına yerleşirilmelidir..Felsefe ayrı sosyoloji ayrı psikoloji ayrı tanımlar onu yaşamımızın her zaman ayrılmaz bir parçasıdır....
Artık bir teşekkür etme vakti geldi.Beni değiştiren içimdeki bir çok beni ortaya çıkaran,benim için Beethoven'dan sonra dünyaya gelmiş en büyük müzik adamı Fazıl SAY'a milyonlarca teşekkrler tüm öğretileri ve eşsiz müziği için..Ne şanslıyız ki ülkemiz böyle bir dehaya böyle bir yeteneğe sahip kıymeti bilinesi varlığıyla var eden her tuşla her notayla sevişen, kocaman yürekli dev adam...Sen yaratmaya devam et ki bizlerde her seferinde yeniden doğalım...Teşekkür ederim...Kendim ve tüm sevenler adına.
                                                                                                               Burcu Serena Göksel