8 Ekim 2011 Cumartesi

Günlük tadında Hikaye...

Gökten boşalırcasına yağmur yağıyor,göz yaşlarım içine karışmış yine bekliyorum geleceği günü
vedalaştığımız gün hiç gitmiyor aklımdan kimse dolduramıyor yerini özlemlerime hüznüm
karışıyor...O ilk gün nasıl da mahçup tanışmıştık gözlerimizin içine bakamadan sohpet etmeye çabaladık
ben elimdeki su bardağının titremesini durdurmaya çalıştım heyecanımı fark edip elimi tuttu
bu kadar heycanlanmana gerek yok dedi beni sakinleştirmek için çocuk gözleriyle kirpikleri
güldügünde kaşlarına değiyordu gözleri ile gülüyodu hep o...çok uzun bakamadım ki yüzüne
içim ürperirdi ona baktığımda sonra masamızda ki o minik böreklerden ikram etti bana küçücük şeyi
ikiye zor kestim ilk lokmadan sonrası gitmedi geçmedi boğazımdan soruları cevapsız kaldı çogu zaman
heyecandan dilimde kenetlenmişti herşeyi unuttum en sevdiğin yemek ne diye sorsa ona bile
cevap veremeyecektim biliyorum.yemek yediğimiz yer çok güzeldi sanki denizi çok sevdiğimi
biliyormuş gibi denizin içinde bir yere götürmüştü beni ufukla denizin birleştiği çizgiyi görüyordum
masamızdan kalkıp deniz kenarına gittik dizlerim titriyordu fark edip gülümsedi sürekli boğazım
kuruyordu elimde ki su bardağını elimden bırakamadım o aldı kenara koydu gözlerime baktı yine
gördüm o çocuğu gözlerinde elimi tuttu ve öptü ilk kez bir erkek elimi öpmüştü ilk aşık olduğum
son aşık olduğum adamdı o içimden birşeylerin koptuğunu hissettim o da fark etti zaten.Hiç bitmesin istedim hep o anda kalalım mümkün mü zamanı durdurmak...Ayrılık zamanı 
geldi en kısa zaman da görüşüceğiz dedi sevgiyle kal... öyle yaptım...
İkinci buluşmamızda daha gergindim daha heyecanlı sanki birşeyler yolunda gitmeyecekmiş gibi tedirgindim
ama çok daha güzeldi bu sefer onu biraz daha tanıdım haklıydım onun içinde hiç büyütemediği 
bir çocuk vardı ondan bahseder gibi bahsetti bana uzun uzun konuştuk güzel cümleler, yine dilim tutulmuştu benim en sevdiğim
şarkının adını sordu unuttum gülerek tınılarından hatırladık hiç bırakmadı elimi o kadar güzel
elleri vardı ki...yanında saatleri dakikaları hiç hesap edemiyordum,bolca sarıldım ona o gün hep seni seviyorum dedim o da hep gülümsedi ben mutluydum karşılık beklemedim gözleri veriyordu cevabını..yine ayrılık vakti gelmişti
işte o sevimsiz vakitler sarıldık arıyacağım mutlaka,(uzakta oturuyorduk birbirmize),görüşeceğiz
dedi hiç konuşmasını sevmezsin ki sen aramayacaksın ama ben hep bekleyeceğim dedim
içimden...gitmemi bekliyordu yüzüme baktı ayrılamadım bir
süre ayaklarım kilitlendi sabitlediler beni olduğum yere gidemiyordum son olduğunu biliyor
gibi gidemiyordum hoşçakal sevgiyle kal dedi yine...
O ayrıldığımız günden beri ben sevgiyle kaldım doldurulmaz bir boşlukla,çok sevdim onu tek bir
sözü ile mutlu olacak kadar o bana evrenin bir hediyesiydi ama kısa süren ardında mis
gibi toprak kokusu bırakan nisan yağmurları tadında...var oluşlarda yok olmak yokluğunda var olmak
kendini yeniden yarata bilme çabası beklenti özlem karmaşa hepsi mevcuttu işte
istesemde gitmiyordu artık..biliyorum ölene dek benimle yaşayacak benim sevgim hiç bitmeden
her seferinde yeniden var edecek onu bende.Bende onda olsaydımlarımda olacak ama olsun o bunu
yaşamaya değecek kadar özel kalacak...
Sevgiyle kaldım gülen gözlü çocuk sevgiler içinde sensiz ama seninle... BURCU...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder