24 Temmuz 2011 Pazar

Sonsuz aşkım Müzik...


Müzikle 5 yaşında tanıştım çok sevdiğimiz bir aile dostumuz vardı müzik hocası kulağımı fark edince derslere başladık notalar,şan,kulak eğitimi...şimdi artık çok net hatırlayamadığım pianonun 4 tuşuna aynı anda basar sesleri vermemi ister sonrada yüzünde mutluluk ifadesi ile çok güzel derdi...Classic müzik sevgisi o zamanlardan yadigar bana ilk çaldığım eser Beethoven Fur elise olmuştu...onu hiç unutmuyorum ama artık notalar ve pianonun o güzel tuşlarını unuttum keşke hiç bırakmasaydım unutmasaydım dediğim zamanlar çok oluyor profsyonel olmasada bilmek pianonun başına oturduğumda bir şeyler çalabilmek isterdim hala bakmaya doyamıyorum ona o sadece bir müzik aleti değil...O bir aşk içimde bir yerlerde kalacak kocaman bir aşk...ona dokunduğum anda başladı ve hala benimle Şimdi,Bach,Mozart,Beethoven,Vivaldi,Chopin,Tchaikovsky,Liszt,Wagner ve Fazıl Say'ı dinleyerek besleyip eğitiyorum ruhumu...yeni classic müzik sanatçılarını tanımıyorum sadece dehaları dinliyorum galiba...:) Tanımak dinlemek isterim tabi öğrendiğiniz bildiğiniz her eser her müzik yeni bir histir fakat buna şimdilik bir bahanem yok sanırım alıştıklarımla yıllardır mutluyum...Benim vazgeçilmezim müzik,jazz da dinliyorum ama yine hep eski sanatçılar benim böyle bir yönüm var sanırım...
Filmlerde de böyleyim çünkü eski filmlere deli oluyorum... stlimde de var vintage bohem eskiyi seviyorum evet
evime en son aldığım kocaman gramafonla aramızda güzel bir aşk var mesela...müziğin üstüne yıllarca konuşulur uçsuz bucaksız bir derya hayatın herşeyin anlamı üzgünken mutlu edebilen mutluyken bir anda hüzünlendire bilen ruhun en derinlerine inen kocaman bir dünya...Ünlü felsefeciler filozoflar gelir aklıma hep müziği hepsi öyle güzel anlatmış ki onların sözlerini paylaşmak istiyorum sizinle...
Schelling şöyle söylemiştir; Biri Tanrı'nın, diğeri sanatçının yarattığı iki evren vardır.
Yaratma gücünü Tanrı'dan ödünç alarak, onun yarattığı evrenin karşısına ikinci bir evren olarak sanat dünyasını koyan sanatçıdır. "Tanrı" sözcüğünü kullanmaktan olabildiğince çekinen Kant,
sanatı, doğanın sanatçı eliyle yeniden yaratılması olarak görmüştü. Sanatçı, dehasını, doğadan alır.Zaten, Kant için de, Schelling için de sanat yapıtı, ancak bir deha ürünü olabilir...Konfiçyus ise müziği tonların verimi olarak tanımlıyor ve diyor ki; Duygular içten geldiği zaman ses halinde kendilerini gösterirler.
Bu seslerin bir sıra halinde konulmasına ton, denir.Müzik, gök ve toprak arasında bir ahenktir. Müzik gökten meydana gelir.Pythgoras,sayılarda arnoni özellikleri ve bağlantıları bulunmaktadır der ve evrenin büyük bir armoni ve sayı köküne dayandığını söyler ve bunu evrenin uyumlu sesler veren bir birlik oluşturduğu düşüncesine kadar uzatır...O'na göre, kozmik hareketin bu dönüşüne insan ruhu da uymaktadır bununla beraber insan sağlığınadabüyük bir katkısı olduğunu nasıl ki doktorlar bizi iyileştiriyorsa müziğinde ruhumuzu iyileştirdiğini savunur...Platon müziğin evreni dile gtirebileceğini ve bir insanın ruhunun eğtlmesi içn müzikten başka bir yol bulunmadığını söyler ve tezini develet idaresine kadar dayandırıp ekler,Devletin en yüksek ödevi, yurttaşlarını erdeme uygun tarzda eğitmek ve yetiştirmektir.Bu da müziğin ruhu eğitmesiyle olur demiştir.
Aristo da şöyle der;Ritim ve melodiler çeşitli ruh hallerinin yansıtılmasının aracılarıdır.
Müzik, duygusal bir gelişme sağlar,O'nu yükseltir, yüceltir.Heins ise müziği biliminin derinliklerin de arar bestecinin doğayı yetkinleştirdiğini düşünür.Armoni,ritm ve melodi üçü bir arada olmak zorundadır  der fakat en önemlisinin melodi olduğunu ve tutkuyu ortaya koyduğunu ve onunda müziğin karekterini gösterdiğini söyler müziğin en güzide olan yanını...ve inanılmaz güzel bir söz daha söyler müziğin asıl kaynağı kalpte bulunur... Söyleyişte değil!..
RİCHARD WAGNER....
Gerek müziği, gerek düşünceleri ile anlaşılması bir hayli çaba isteyen olağanüstü bir büyük sanatçıdır Wagner'e
göre besteci, tıpkı bir uyurgezer gibi, kendi aklının, yani kendi uyanık bilincinin anlamadığı bir dilde, en derin
bilgeliği dile getirir.Wagner'in Schopenhauer felsefesiyle tanışması Schopenhauer'in "içsel olana geri dönüş''
Müziksel kavrayışın ancak bilinç yönünde sahip olunabilir düşüncesi O'nun düşüncesinde ve dolayısıyla da
sanatında "devrimsel" olarak nitelenebilecek bir değişim ortaya çıkarır....
Evet Burcu son zamanlar da heryerde dinlediği popüler müzik kültüründen bugün o kadar sıkıldı ki felsefe ile karışık tüm duygularını sizlerle paylaşmak istedi gerçek müzik dinlenmeli gerçek müzik tanınmalı tanıtılmalı ruhumuz içsel huzurumuz için sürekli aynı tempoda tekrarlayan saçma sapan bir daha ki yıl hatırlanmayan şarkılar yerine ruhunuzu besleyin bakın beyniniz nasıl mutlu olucak yazımı yine Wagnerin o güzel sözleri ile bitiryorum...
 Beethoven'in senfonilerinde, müziğin genellikle açık ettiği şey, ebedi, sonsuz ve idealdir. Müzik, bu veya şu
 bireyin tutkusunu, sevgisini, özlemini, yaşamın her hangi bir anındaki durumunu dile getirmez. Fakat, tutkunun,
 sevginin, özlemin kendisini ifade eder!..
- Sazların söylediği şey, asla sözcüklerle açıkça belirlenemez ve saptanamaz!.. Çünkü onlar duyguları, sanatçının onları yaratırken yaşadığı kaos ortamı içinde, yeniden yaratırlar; yeniden canlandırırlar...
Belki de onları kalplerinde (gerçekten) kaydedebilecek insanlar, bir kez bile henüz var olmadılar... İnsan sesinde ise durum tamamen başkadır. Ses, insan kalbini ve onun kapalı, bireysel duygulanımını
temsil eder. Nitelik olarak birbirinden tamamiyle farklı olan bu iki hali birbiriyle karşılaştırmamak ne
doğru tutumdur. İlk duygular, sazlarla ortaya konur. İnsan kalbinin belirli duygulanımı insan sesiyle
temsil edilir. Birincisinde bir ortaya koyma ve yaratma, ikincisinde ise, temsil vardır.
                                                                                                                BURCU...

1 yorum:

  1. bir aşk ancak bukadar güzel anlatılır...bence aşkının peşinden git diğer aşklarına meze olur... sende bir dahisin burcu unutma sakın aşk dahilerin anlıycağı dilden konuşur ;)

    YanıtlaSil