20 Temmuz 2011 Çarşamba

Dünümüz Bugünümüz...


Bazen düşündüğüm de duygularımla bir bütün oluyorum o anda ben ve düşüncelerim oluyor sadece.Geriye doğru yolculuğa çıkıyorum kendi içimde....
Duyduklarım okuduklarım birer birer çınlıyor kulaklarımda gözümün ününe geliyor adeta.Dün neredeydik  bugün neredeyiz?
12 martla başlayan dönem...12 mart muhturasıyla ve daha öncesinde başlayan öğrenci hareketi 12 marttan sonra  bir başka boyuta varmış.O güne kadar sadece özgürlük ve düşünce özgürlüğü ile başlayan şey artık boyut değiştirmiş.Darbeden sonra 25-mart-1968 de Vedat Demirci oğlu ile başlayan siyasi cinayetler sayısı yüzlere ulaşmış bir toplum.Neydi gençler de aradıkları neydi bu kadar işkencenin amacı ne öğrenmek niyetindeydiler,sadece hepsi özgürlük için direnen canlarını bu uğurda vatanı uğrunda feda etmeye hazır Atatük'çü gençlerdi.İşkencelerle çektirdikleri acılarla yarattıkları psikolojik
tranvalarla ne öğrene bildiler?Bildikleri birşey yoktu ki neydi aradıkları sorguladıkları,bildikleri tekşey Özgürlüktü.Sanki herşey zamanı geri yaşıyor gbi onların örnek aldıklarıHitlermiydi diye düşünüyorum masum vatandaşların ülkesine girip 2. dünya savaşını başlatan bir çok milletten insana işkence etmiş ama sonunda istediğini alamamış kahrolası bir lider...
6-Mayıs-1972 de 3 tane fidan gibi genci asarak nihayi sonuca ulştılar mı ne oldu?Sonuç....
Dinliyorum o yılları yaşamış işkence görmüş insanları,yaptıkları herşey kabahat okumak,dinlemek,herşey yasak yasak...
O yasaklara uyulmadığı taktirde çektikleri işkenceleri anlatan insanları ben dinlerken içim acıyor onlar nasıl
dayanmış peki diye düşünüyorum ne büyük yürek...Fakat şimdi hiç biri ne polis ne asker görmeye tahammül edemiyor o tedirginlikleri korkulu halleri gözlerinin içinde hala duruyor.O psikolojiyi hala yaşıyorlar.
Hüseyin'in sorgusunda dediklerini sanki şiir gbi hatırlıyorum.Tarih asıl suçluları affetmeyecektir.Suçlular kurtulsa dahi tarih önünde er geç hesap verecektir.Bu mahkemenin sonucu ciddi bir skandal olabilir fakat sonuç ne olursa olsun dediklerimiz gerçekleşecektir.Taki vatanı ABD'ye satanların gericilerin sonu gelene kadar,bu kavga biz olmaskata devam edecektir.
Şimdi yıl 2011..
Abd ye satmakla kalınmamış karış karış satılmış durumda topraklarımız,devam ediyor mu? diye soruyorum kendime ülkenin son haline bakarak bu kadar uzun yıllar geçti gericilik değişti mi?Giden bedenlerin canların yaşananların Hüseyinin dediği gibi bedelleri ödendi mi tarih suçluları affetmedi mi.Tarihi bilmem yaşatanların kendilerini suçlu hissedip hissetmediklerini bilmem ama bizlerde bu kavga hala devam ediyor onlar olmasada tarih yargılamasada biz yargıladık cezasını kestik hepsinin..
Ama yaşadığımız Türkiye tarafı var birde bazen umutsuzluğa kapılmıyor değilim.Artarak çoğalarak gelen bir kesim üstümüze üstümüze geliyor,Başbakan yıllar önceki kayıtlarda ki söylemleriyle kişiliğini düşünce biçimini açıkça ortaya koyuyor. Bir söz vardır tilki postunu değiştirsede huyunu hiçbir zaman değiştirmez diye tamda o hesap.Değişmiş gibi görünen dış yüzü değişen yasalarla alttan alta diretmlerle sanata karşı tutumlarıyla an be an kendini yansıtıyor.İşin daha ucuz kısmı artık politikada kim sağcı kim solcu ayırtta edemyoruz, herkes paranın esiri olmuş birgün bir pardi de diğer gün başka partide.Yazık..
Hala bizler savaş veriyoruz sesimizi duyurmaya çalışıyoruz sanki yankı yapar gibi bize geri dönüyor
sesimiz.Çünkü karşımızda anlaya bilecek zihniyet kalmamış cahil,yobaz,gerici,sanat düşmanı,çirkef,fikir özgürlüğünün bilimin herşeyin karşıtı bir kesim konuşmaktan uzak uzlaşmacı olmayan kendilerini ifade etmekten aciz diğerleri olmuşlar.
Dün çok ilginç bir olay yaşadım ve bunu paylaşmadan edemeyeceğim.Ahmet Say'ın kitabını sordum 8 tane kitap evine sadece  biri tanıyordu kalmadı dedi son girdiğim masanın başında oturmuş yaşlıca bir bey bilgisayardan kontrol ediyor,Ahmet Say'ın kitabını alacaktım dedim adam bilgisayardan Ahmet Sayın diye aratıyor çünkü tekrar etti nasıl öfkelendiysem kendimi tutamayarak Sayın değil arada kesme işareti var Say'ın dedim.Aynı sert ses tonu ile YOK dedi.Bende tüm kitapları mevcut olmasına karşın sadece merektan belki bir iletişim yapar diyerek üstüne basa basa peki oğlu Fazıl Say'ın var mı dedim. YOK kızım hadi iyi günler dedi aynı sert ses tonuyla belli ki tanımıyor.Nasıl sinirlendiğimi kızdığımı anlatamam bende PEKİ diyerek çıktım.
O kadar şaşırdım ki o sersem hali sıcağın verdiği kasvetle üzerimden atmak epey zor oldu.
Eeeee..Bale izlerken kafasını önüne eğen utanan sanattan uzak bir Başbakanın olduğu bir ülkede bunlara da alışmamız gerekiyor sanırım.
 Yani sonuç olarak dünümüz bügünümüz gericilerden yobzlardan kurtulmuş değil.Daha da ileri gitmesi endişesi
içersindeyim,tesettürden kara çarşafa geçtik İzmirde bile bu kadar çok görüyorsam vah bize vahlar bize...
Burcu bu gece dün yaşadığı kitap şoku ve son yaşanan politik durumlardan Ülkenin çıkmazlarından etkilenip
geriyi ve ileriyi düşünerek endişelerini paylaşmak istedi...Elimden geldiğince umut dolu iyimser ve olduğum gibi
olmaya devam edeceğim.Bilinç altı yada bilinç dışı kendimize çektiğimiz düşünceler farkındalık düzeyinde tuttuğumuz baskın düşüncelerimizdir.İşin zorluğu buradadır,ben olumlu bakıp bu baskın düşünceler ile olumlu şeyleri kendimize çekebileceğimize inanıyorum.İnanmak zorundayım kendi iyiliğimiz ve geleceğimizin iyiliği için...
                                                                                                                                      BURCU...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder